acıktık
duralım…kamyoncuların durduğu yerde duralım lezzetli olduğunu düşünerek…soğuk
çok soğuk olsun hava…ama biz telaşesizce sallana sallana girelim içeri…az sonra
sıcağa kavuşmanın eminliği ile gülümseyelim…selam verelim herkese…ve hatta en
neşelicesinden “biz geldiiikkkk” diyelim…mercimek çorbası…kuru fasülye ve pilav
getirsinler...yanında birde sahanda yumurta mutlaka…ekmeğimizi bana bana
yiyelim…ağzımızın kenarlarından mutluluk ve lezzet aksın…biz orada duralım
öylece… güzel şeylerden bahsedelim…sonra kahve getirsinler bize…”ikramımız”
desinler…köpük köpük…unutulmuş bu yol üstünde gelen kahvelerdeki şık sunuma
şaşıralım…sonra bir daha şaşıralım…höpürdetelim…en neşeli kahvemiz olsun bu
bizim…şehri arkamızda bırakmış olmanın huzuru ile ayaklarımızı uzatalım…sonra
yeniden koyulalım yola…
her
şey kendiliğinden iyi gitsin misal…meyveler alalım…sulu sulu portakallar…portakallar
üzerine konuşalım sonra …ve belki değişen yaşam üzerine konuşalım…derken günün
en sevdiğim saatleri gelsin…eflatun ve kızıl saatleri…en sevdiğim saatler ve
renkler üzerine konuşalım..müziği açalım yeniden..şarkı söyleyelim…yorulalım
neşeden…tam yorulduğumuz anda varalım varacağımız yere…çantalarımızı alsın biri…gülünce
göz kenarları kırışan tombul bir adam olsun bu…komik kısa hikayeler anlatsın
bize…uykumuz gelsin dinlerken… odamıza çıkarken sonra merdivenler gıcırdasın…gıcırtı
sesine gene neşelenelim ve korku filmi sahnelerini anlatalım peşpeşe…ve gene
uykumuz gelsin…en temiz uykumuzu uyuyalım..rüya bile görmeyecek kadar yorgun uykumuzu…uyandığımızda
aydınlansın yüzümüz bembeyaz…sonra soralım "ne yapalım bugün?"
düşünürken tekrar uyuyalım …
kahve içeriz yolda…hadi gidelim…